16 Ekim 2008 Perşembe

The Midnight Meat Train / Dehşet Treni














Dehşet Treni vizyona girmesini merakla beklediğim filmlerden birisiydi. İlgimin başlıca nedeni filmin Clive Barker'ın bir öyküsünden uyarlanmış olmasıydı.

Hellraiser'ı izlemiş olanlar Barker'ın karanlık korku türünde kendine has bir anlatımı olduğunu bilirler. İlk filmin kısa sürede kendi hayranlarını yaratmasından sonra başarısız devam filmleri de çekilmişti.

The Midnight Meat Train'i daha önce Books of Blood (Kan Kitapları)'da okuduğum için filmin konusunu biliyordum. Kitaptaki onca öykü arasında öne çıkan, akılda kalan bir öyküydü. Bu yüzden öyküyü okuyan birinin film konusunda beklenti içerisine girmesi kaçınılmazdı. Fakat uyarlamalarda sıkça rastlanan bir handikap vardır. Çekilen filmin konusu yazara ait olsa da ortaya çıkan iş yönetmene ait olur. Öyküyü yönetmenin algısından izleriz. Bazen yazarla yönetmenin bakış açısı farklı olduğundan ortaya asıl öyküden bağımsız bir film çıkar. Bu durum izleyicilerin lehine de olabilir aleyhine de...

Filmi izledikten sonra filmin senaryosunu Jeff Buhler gibi bir amatöre emanet etmek yerine CliveBarker'a yazdırsalarmış diye düşündüm. Belki klasikler arasına girmezdi ama kurgusu daha güzel bir film izlemiş olurduk.

Filmin temposunda kolaylıkla farkedilen bir aksaklık var. Filmin içerisindeki gereksiz karakterler, abartılı dehşet sahneleri ve anlamsız dialoglar konuyu zenginleştirmekten çok uzak. Ayrıca kadraja girip anlam bulmayan pek çok detay izleyicinin kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Midnight Meat Train maalesef bir Clive Barker filmi değil Ryuhei Kitamura filmi. Şayet o da kim derseniz; şimdilik, tanımamız gereken biri değil diyebilirim.

Hiç yorum yok: